9. SINIFLAR TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 3.ÜNİTE
EDEBİ SANATLAR (SÖZ SANATLARI) ÖZETİ
1-TEŞBİH: Sözü daha etkili bir duruma getirmek için aralarında türlü yönlerden ilgi bulunan iki şeyden benzerlik bakımından durumda olan şeyi nitelikçe daha üstün olana benzetmektir. Yani teşbih sanatı bir benzetme sanatıdır. Bu sanatta kesinlikle bir şey bir özelliği ile güçlü olan başka bir şeye benzetilir
Teşbih sanatında dört öge yer alır bunlar: benzeyen, kendisine benzetilen, benzetme yönü ve benzetme edatıdır.
Ör: kurt gibi güçlü Türkler
Bu ifadede Türkler kurda benzetilmiştir. Benzetme edatı gibi edatıdır, benzetme yönü güçlü olmasıdır. Dolayısıyla benzeyen öge Türkler kendisine benzetilen öge ise kurttur.
Benzeyen: Türkler, Kendi. Benzetilen: Kurt, B.yönü: Güçlülük, B.Edatı: Gibi
*Benzetmenin 4 ögesinden birinin ya da birkaçının kullanılıp kullanılmamasına göre benzetme çeşitleri vardır.
a.Ayrıntılı Benzetme(Teşbih-i Mufassal, Tam Teşbih) : Dört ögesi de bulunan benzetmedir.
Ör: Öyle güzeldir yarim ay ışığı gibi...
b. Kısaltılmış teşbih: Benzetme yönü bulunmayan benzetmedir.
Örnek: "Lokum gibi bir patronu var. KB BE B
Benzeyen: patron Kendisine Benzetilen: lokum
Benzetme Edatı: gibi Benzetme yönü: Yok. (tatlılık)
c. Pekiştirilmiş teşbih: Benzetme edatı bulunmayan benzetmedir.
Örnek: "Bir mavi yıldızdır gökyüzünde umut." BY KB B
Benzeyen:umut Kendisine Benzetilen: yıldız
Benzetme Yönü: mavilik Benzetme edatı: Yoktur.
d. Açık Benzetme (teşbih-i beliğ): Benzeyen ve kendisine benzetilenle yapılan benzetmedir.
Ör: Çakal Carlos
2-MECAZ-I MÜRSEL (AD AKTARMASI, DÜZ DEĞİŞMECE, METONOMİ)
Bir sözcüğün benzetme amacı gütmeden başka bir sözcüğün yerine kullanmaya denir. Bu edebi sanata genellikle deyimlerde rastlanmaktadır.
*İç-dış, parça-bütün, eser-yazar vb ilişkiler söz konusudur.
Örnekler:
Peyami Safa okumayı çok severim. (Eser-yazar. Bu cümlede okunan şey Peyami Safa değil onun kitaplarıdır.)
Sobayı yaktın mı? (İç-dış. Burada ...yaktın mı? diyerek sorduğu aslında soba değil sobanın içindeki odun, kömür, kağıt vb yanıcı maddelerdir.)
Motor arıza yapınca tarlayı süremedi. (Parça-bütün. Burada motor traktörün en önemli parçasıdır. Ve bu sözcük benzetme yapılmaksızın traktör sözcüğünün yerine kullanılmıştır.
3-İSTİARE(EĞRETİLEME, METAFOR)
Tıpkı "teşbih" gibi bir benzetme sanatıdır. Teşbihte "benzeyen ve kendisine benzetilen" ögelerinin ikisi de yer alırken; istiare bu iki asıl ögeden sadece birisi yer alır. Açık İstiare ve Kapalı İstiare diye iki çeşittir.
a.Açık İstiare: Sadece "kendisine benzetilen" ile yapılan istiare çeşididir. Açık istiarede benzeyen söylenmez.
Ör: "Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor."
Bu beyitte M.Akif Ersoy Türk askerini güneşe benzetmiştir. Fakat benzeyen öge olan Türk askeri söylenmemiş sadece kendisine benzetilene yer verilmiştir.
b.Kapalı İstiare: Sadece "benzeyen" ile yapılan istiare çeşididir. Açık istiarede kendisine benzetilen söylenmez.
Ör: “Siyah selvi divan durur
Başucunda bütün gece”
Bu beyitte O.Seyfi Orhon siyah selviyi "divan durur" diyerek bir insana benzetmiştir. Sadece benzeyen ögeye yer verildiği için kapalı istiaredir.
4-KİNAYE: Hem gerçek hem de mecaz anlama gelebilecek bir sözcüğü/ifadeyi gerçek anlamını örtmeden mecaz anama gelecek şekilde kullanmaya denir. Kinayede gerçek anlam mantıklı olsa da asıl anlam mecaz anlamdadır.
Ör: eli açık olmak
Bu deyimde iki anlam vardır. Birincisi insanın gerçekten de eli yani avuç içi açık olabilir. Fakat burada asıl kastedilen "cömert olma" durumu anlamına gelen mecaz anlamdır.
5-TARİZ(TAŞLAMA) : Aslında bir eleştiri sanatıdır. Söylenen sözün ifade ettiği anlamı değil de tam tersini kastetmeye dayanan bir edebi sanattır. Bunda amaç karşıdaki kişiyle alay etmek, onu iğnelemektir.
Ör: Cimri bir insana "Ne kadar cömertsiniz." demek.
Ör: "Üç parmak noksan ölç, ölçersen kile
Tatlı söz konuşma bir kimse ile
Dört kuruşa sekiz kuruş et hile
Hilekârlık hoş sanattır usanma" (Ters Öğüt Destanı-Aşık Huzuri)
6-TEŞHİS(KİŞİLEŞTİRME) ve İNTAK(KONUŞTURMA): İnsana ait herhangi bir özelliği insan dışı bir varlığa yüklemeye teşhis denir. İnsan dışı bir varlık konuşursa bu sanat da intaktır.
Ör: "Kahrolsun kurt postunu giyen yalancı kuzu
Dağıtanlar kahrolsun, kurt sesli ordumuzu" (Ali Kınık)
Bu beyitte insana ait özellikler olan "kurt postunu giyme ve yalancı olma" özellikleri insan dışı bir varlık olan kuzuya verilmiş yani teşhis yapılmıştır.
Ör: "Sordum sarı çiçeğe
Sizde ölüm var mıdır?
Çiçek der ki derviş baba
Ölümsüz yer var mıdır?"
Yunus Emre'ye ait olan bu dörtlükte sarı çiçek konuşmuş ve "Derviş Baba ölümsüz yer var mıdır?" demiştir. Yani intak sanatı yapılmıştır.
NOT: *İntakın olduğu her yerde teşhis vardır diyebiliriz.
*Teşhisin olduğu her yerde de kapalı istiare vardır diyebiliriz.
7-TEVRİYE: En az iki anlama sahip olan bir sözcüğün, bir nazım birimi içerisinde yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetmeye tevriye denir.
Ör: “Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek “
Bu beyitte "ben" sözcüğünde tevriye sanatı vardır. Bilinir ki "ben " kelimesinin üç anlamı vardır. Birincisi zamir olan "ben"dir. İkincisi siyahımsı deri dokularına verilen addır. Üçüncüsü ise Antep Fıstığının olgunluk düzeyine göre aldığı isimdir. Şair burada birinci anlamını(deri dokusu) söylemiş fakat aslında 1.Tekil şahıs olan "ben"i kastetmiştir. Bu da anlatıma ayrı bir güzellik ve özellik katmıştır.
8-TENASÜP(UYGUNLUK): Herhangi bir konuda aralarında çeşitli ilgiler bulunan en az iki sözcük ya da sözcük grubunu bir nazım birimi içinde kullanmaya tenasüp denir. Yani birbiriyle anlam yönünden uygun-uyumlu sözcükleri bir arada kullanmaktır.
Ör: "Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Azer; bir boydur.
Karakalpak, Kırgız, Kazak; bunlar bir soydur."
Bu beyitte birçok Türk boyunun, Türk soylu grupların adı yer almaktadır. " Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Azer, Karakalpak, Kırgız ve Kazak" sözcükleri arasında tenasüp sanatı vardır.
9-LEFF Ü NEŞR: Genellikle bir beyit içinde, birinci mısrada çoklukla iki şey söyleyip ikinci mısrada üst dizede söylediği iki şeyle ilgili benzer veya karşılıklık bildiren ifadelere yer vermektir.
Ör: "Bâran değil, şafak değil, ebr-i seher değil
Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dâd-ı ah’tır."
Bu beyitte bârana (yağmur) karşılık gözyaşı, şafağa (güneş batarkenki havadaki kızıllık) karşılık ciğer kanı, ebr-i seher’e (seher vakti bulutu) karşılık olarak dud-ı ah (insanın ah çekmesiyle oluşan duman) verilmiştir. Dolayısıyla bu beyitte leff ü neşr sanatı vardır.
10- TECAHÜL-İ ARİF(BİLMEZLİKTEN GELME) : Bilinen gerçeği genelde nükteli şekilde bilmezlikten gelme sanatıdır.
Ör: "Şakaklarıma kar mı yağdı ne var
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz"
Bu beyitte şair şakaklarındaki beyazlamış saçlarının ve çizgi çizgi olmuş yüzünün yani yaşlandığının farkındadır. Fakat sorular sorarak bilmezlikten geliyor. Dolayısıyla burada tecahül-i arif sanatı vardır.
11-HÜSN-İ TALİL(GÜZEL SEBEBE BAĞLAMA): Gerçekleşme sebebi farklı olan bir olayın gerçekleşmesini gerçek sebebinden daha güzel bir sebebe bağlamaktır.
Ör: "Güzel şeyler düşünelim diye
Yemyeşil oluvermiş ağaçlar"
Ağaçlar bahar geldiğinde yeşil olur. Fakat Cahit Sıtkı'nın bu beytinde ağaçların yeşil olmasını doğal sebebinden daha güzel ve farklı bir sebebe bağlamıştır. İnsanlar güzel şeyler düşünsün diye ağaçlar yeşil olmuştur demiştir.
12-TELMİH (HATIRLATMA) : Bir nazım birimi içerisinde herkesçe bilinen tarihi bir olayı, bir kişiyi, bir özlü sözü hatırlatma sanatıdır.
Ör: "Gökyüzünde İsa ile
Tur Dağı'nda Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevla'm seni"
Bu dörtlükte "gökyüzünde İsa" derken Hz.İsa'nın göğe yükselme olayı; "Tur Dağı'nda Musa" derken de Hz.Musa'nın Allah ile konuşma olayı hatırlatıldığından telmih sanatı yapılmıştır.
13- MÜBALAĞA(ABARTMA) : Şiirde sözün okuyucudaki etkisini güçlendirmek için bir olayı, kavramı, varlığı vb herhangi bir şeyi olduğundan daha büyük, daha küçük yani abartılı göstermeye mübalağa yani abartma sanatı nedir.
Ör: "Merkez-i hake atsalar da bizi
Kürre-i arzı patlatır çıkarız"
Bu beyitte şair bizi yerkürenin tam ortasına da atsalar (muhtemelen sürgün veya hapis durumundan bahsediyor) ; yerküreyi patlatır ordan yine çıkarız diyerek mübalağa sanatı yapmıştır.
14-TEZAT(ZITLIK) : Zıt kavramların, olayların, durumların bir nazım birimi içerisinde beraber kullanılmasına dayalı edebi sanattır.
Ör: "Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz"
Bu beyitte siyah ve beyaz kavramları birbirine zıt kavramlar olduğundan tezat sanatı yapılmıştır.
15-TEKRİR(TEKRARLAMA): Bir nazım birimi içerisinde bir sözcük veya bir ifade tekrar edilirse tekrir sanatı yapılmış olur.
Ör: "Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam"
Bu beyitte akşam sözcüğü tekrar edilmiş ve tekrir sanatı yapılmıştır.
16- İSTİFHAM(SORU SORMA): Şiirde soru sorulursa istifham sanatı yapılmış olur.
Ör: "Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?"
17-CİNAS: Yazılışları aynı anlamları farklı sözcük veya söz gruplarının aynı nazım biri içerisinde kullanılmasıyla oluşan edebi sanattır.
Ör: "Altaylara
Biraz yem al taylara
Yurdumuzun sınırı
Tuna'dan Altaylara"
18-İRSAL-İ MESEL(ATASÖZÜ SÖYLEME): Şair şiirinde bir atasözüne veya özlü bir söze yer verirse bu sanata irsal-i mesel denir.
Ör: “Kirpikleri uzundur yârin hayâle sığmaz
Eski meseldir âşık mızrak çuvala sığmaz"
Bu beyitte "Mızrak çuvala sığmaz" ifadesi bir atasözüdür. Şiirde atasözüne yer verildiği için irsal-i mesel sanatı yapılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder